Bir varmış bir yokmuşla başlar bütün masallar
Hele bir düşmeye gör, dinlemeden asarlar.
Soğuk bir kış günüydü, otururken odamda,
Çiçekler bir yanımda, çay sigara bir yanda.
Bende anlayamadım, ne oldu nasıl oldu,
Helâya gitmem için, ihtiyaç hâsıl oldu.
Yavru bir ceylan gibi, koridorda salındım,
Sonra kapıyı açıp, malum yere alındım.
Şöyle birkaç dakika geçmedi ki aradan,
Açtığı kapıları kapamıştı yaradan.
Ne oldu bu meretin şifresi mi bozuldu,
Belkide mahsur kalmak kaderime yazıldı.
“AÇIL SUSAM” dedikçe, lanet kapı kapandı,
Ne kabahat bendeydi, nede suçlu yapandı.
Orada bir başıma belliki çok zordaydım,
İnşası yeni bitmiş, modern bir mezardaydım.
İmdat diyecek oldum, sonra tuttum dilimi,
Yaradana sığınıp, tekrar attım elimi.
Çevir çevir açılmaz, Allah gözün kör olsun,
Seni icat edenin ekmeği zehir olsun.
Belliki rezil olduk artık düşeriz dile,
Birbirine karıştı, küfür ile besmele.
Baktım böyle olmuyor, kapıya bir tıkladım,
Kim var kim yok diyerek ufak ufak yokladım.
Acı haber tez gider, sağol olsun duyan geldi,
Kalabalık var diye modaya uyan geldi.
Ben ustayım diyenler kapıya dizildiler,
Açılmayınca kapı hepside üzüldüler.
Pense ile çekici keseri kapan geldi,
Evinde hasbel kader ustalık yapan geldi.
Dediler “tuvalette bir dulun başı darda” ,
Allah Allah sesleri yükseldi koridorda.
Sonra Mustafa kavuk salladı birkaç tekme,
Bu “imalat hatası” üstad kusura bakma.
Allah muavinimi kurtarsın diyen olmuş,
Eren’e, Evliya’ya kurban adayan olmuş.
Erkekler ustalığa bekler sıra halinde,
Bayanlar duaları okur koro halinde
Sonra hepbir ağızdan amaçsız bağırdılar,
Olmadı en sonunda müteahhidi çağırdılar.
Bir okudu üfledi, okus dedi, pos dedi,
Korkacak hiçbir şey yok, sus ağlama sus dedi.
Bu kısacık sürede içeride çok çektim,
Kilit açılıverdi derinden bir ohh, çektim.
Sanki kırkyıl yatmışta tahliye oldum sandım,
Dokuzay ongün sonra Anamdan doğdum sandım.
Mahşeri kalabalık, oğul arar Anayı,
Sanırsın personelim kuşatmış Viyana’yı.
Sonra dışarı çıktım meraklı bakışlarla,
Omuzlara alındım, OLEYY’le alkışlarla.
Herkesler oradaydı, müdürden defterdara,
Unakıtan gelmemiş küsüyor aklı sıra.
Haberi alan gelmiş kimi atlı kimi yaya,
Magazin olur diye dememişler medyaya.
Ey ilahi Ya Rabbi ne güzelmiş hürriyet,
Benim gibi helada kalanlara yardım et.
Ben böyle bir hataya düşersem iki olsun,
Az yerim az giderim, zıkımın beki olsun.
Mehmet HOPAL 24/KASIM/2005
( Öğretmenler Günü )
İSMET TAPAR’a
Biz Ki seni birkaç yıldır tanırız,
Nasıl geçti sayamadık, ÜSTADIM
Gidişini hala şaka sanırız,İşittik te duyamadık ÜSTADIM,
Dudağında hep tebessüm, hep selam
Duymadık ki, ne kötü söz ne kelam,
Adam gibi adam idin vesselam,
Başka bir şey duyamadık ÜSTADIM,
Hız yapmadan ağır ağır konuştun,
Bilmesende bir bilene danıştın,
Sende artık gidinlere karıştın,
Az daha kal diyemedik ÜSTADIM.
Nesli bitmiş kuldan öte kul idin,
Şeker idin, şerbet idin, bal idin,
Gönlümüzde yedi veren gül idin,
Vazo bulup koyamadık ÜSTADIM.
Gözün, gönlün tok gelmiştin, tok gittin,
Temiz geldin, temiz kaldın, ak gittin.
Vezir geldin, vezir kaldın, Şah gittin,
Yollamaya kıyamadık ÜSTADIM.
Sevgi sana yoldaş olsun, eş olsun,
Sen ki haktan bir dilersen beş olsun,
Güler yüzün, aç olana aş olsun,
Biz o yüze doyamadık ÜSTADIM.
Yürüyorsan yollarında iz bırak,
Gidiyorsan birkaç nemli göz bırak,
Sevda olda yüreklere köz bırak,
Düşündükte, diyemedik ÜSTADIM.
Mehmet HOPAL
31/08/2005 AMASYA
KÖRMÜSÜN
Senin için alaf alaf yanıyom?
Bilmiyom ki şaşumusun, KÖRMÜSÜN?
Aklım getti deli gibi dönüyom?
Ardınsıra geziniyom KÖRMÜSÜN?
Bir zamanlar sırma saçım varıdı?
Zehir olup aşk içime yörüdü.?
Her bi yerim göbeğimde eridi?
Ben getgedin azalıyom KÖRMÜSÜN?
Yimbeşimde göçtü getti avurdum?
Garezin ne beni sen mi doğurdun.?
Aşkın ile hamur gibi yoğurdun?
İşkafa’bi yazılıyom KÖRMÜSÜN?
Ne malım ne mülküm evim yok deyin?
Elalemin varda senim yok deyin?
Kıçımda baksır bir donum deyin?
Onun için üzülüyom KÖRMÜSÜN?
Heç yanında mazaratlık yaptım mı?
Gizli saklı sana cimcik attım mı?
Biyol olsun gıdığından öptüm mü?
Atlar gibi kazınıyom KÖRMÜSÜN?
Adını heç besmelesüz anmadım?
Bülbül gibi daldan dala gonmadım?
Biyol olsun tiridine banmadım?
Sızım sızım sızılıyom KÖRMÜSÜN?
Seni göre cümle kuşlar ötüşüy?
İçim gidiyi paçalarım tutuşuy?
Böyük abdest küçüğüne katışıy?
Eziliyom büzülüyom KÖRMÜSÜN?
30 TEMMUZ 2006
YETER Kİ İSTE
Halk Eğitim Merkezi’ne kursa yazıldım,
Okuma , yazmaya derken üzüldüm,
Şimdi GÜNEŞ oldum önce BUZUL’dum,
Okuryazar olunur YETER Kİ İSTE.
İlk harfi öğrendim kalmadı korkum,
İlk cümleyi kurdum belli oldu farkım,
Yaşın üzerinde olsa da KIRK ‘ın,
Saz bile çalınır yeter ki iste.
Okuyup öğrenmenin bil ki yaşı yok,
İlim koskoca deniz sonu başı yok,
Toplar çıkarırım üçü beşi yok,
Çarpılır bölünür yeter ki iste.
Cehalet kılıçtır kında da olsa,
Kalem ışık kuyuda, inde de olsa,
İlim denilen şey Çin’ de de olsa ,
Aranıp bulunur yeter ki iste.
Tarihe gömülür bir gün cehalet,
Ata’nın izinden giderse millet,
Türklük var olalı on yedi devlet,
Ezbere bilinir, yeter ki iste.
Ne yaman sevdalar gördüm yıllardır
Acıya doydum da, aşk a doymadım
Düşler ülkesine kalktı son vapur
Ya ben erkenciyim, ya sen geç kaldın
Serseri gönlümün düştüm ardına
Kapandı kapılar ardı ardına
Ben ki kilit vurdum gönül yurduma
Ya ben erkenciyim, ya sen geç kaldın
Nu umut doluyum ne akliselim
Dokunsan tutuşur ayağım elim
Zaten başlamadan biter bu film
Ya ben erkenciyim, ya sen geç kaldın
Yalnız göz hakkıdır sendeki payım
Ne vurgun peşinde ne hesaptayım
Sen start almadın ben etaptayım
Ya ben erkenciyim, ya sen geç kaldın
Sevgi ise sevgi, bire beş koydum
Gözyaşı koydular, bense baş koydum
Ben aşkın adını artık düş koydum
Ya ben erkenciyim, ya sen geç kaldın
SEV - SEVGİ – SEVGİYE - SEVGİDEN
Bu kadar kolay mı kaldırıp atmak
İnsan pazarında PUL etme bizi
Gönlün kapısını hep açık bırak
Bülbülü sürgünde GÜL etme bizi.
Bırak şu inadın zinciri kırsın
Sen lütuf yazarsın sevgi okursun
İnsanlık nakışlar sevgi dokursun
Gönül tezgahında ÇUL etme bizi
Bir göz ötekinden seni sakındı
Sana söyleseler bize dokundu
Yüreğimiz sana senden yakındı
Henüz kor olmadan KÜL etme bizi
Biz seni hep sevdik sebepsiz, her dem
Hata cahillikse büyüklük erdem
Hayın ses getirir bastığı yerden
Arsıza, yolsuza YOL etme bizi
Küsüp aramıza yolları koyma
Öfkeyi, nefreti, yılları koyma
Biz dostuz araya elleri koyma
Uzat ellerini EL etme bizi
Tükenir ömrümüz biter yolumuz
Belki helalleşmeye dönmez dilimiz
Bağlanır çenemiz düşer kolumuz
Kul hakkıyla sanık KUL etme bizi
AMASYA 31.07.2006
Mehmet HOPAL 2007
Şimdi orda olmalıydım
Altmış beşinde Ağustos’un harman vakti
Ardıç mazılı kağnıların toza buladığı
Yollarında yürümeliydim ıslık çalarak
Ve DEDELER’de,
Gök yüzünün taa göğsüne sokup parmaklarımı
Duaya durmalıydım nur yüzlü adamlarla
BAĞLARBAŞI’ında kar
Kerpiç bacalarda duman
Ve bir sevda olmalıydım bir yüreğe saklanmış
Ey umuda serilen buğday başağı
Ey yaprağına çise düşmüş tekilcan
Ey içimdeki hasret, ayrık otundan inat
Beni görün, beni duyun, beni anlayın
Çözül artık içimdeki kör düğüm
Belki de son olacak seni gördüğüm
Memleketim, ah Vatanım, ah köyüm
Seninle başladı elli dokuzun zemherisinde
Seninle bitsin benim öyküm
Şimdi bir adam can verir her martı çığlığında
Bir adam ki heryanı ateş akrep misali
Dört yanı beton
Dört yanı rezalet
Dört yanı hayın
Al, denizin senin olsun koca kent
Kadınların senin olsun, baş döndüren ışıkların,, yeditepen
Senin olsun çamurun, çirkefin, ihanetin
Bir çift aygır girer düşlerime deli dolu göğ boncuklu
Bir silah canlanır gözümde mor meneviş, sarı kundak
Ve bir kadın Aydan-Aydın, Güneşten sıcak
Topraktan bereketli
Şimdi orda olmalıydım
Halaya durmalıydım yağız delikanlılarla
Ve sinsin de,
Bulutlara değmeliydi naralarımız
Hep bir ağızdan türküler söyleyip
Tırpan sallamalıydık altın sarısı üveyiğe
Ve tarhanaya kaşık çalmalıydık topyekün
Kuşluk vakti, KUŞOTURAN ‘da
Ey çoban kavalında adı konulmamış türkü
Ey KILÇAK deresindeki çiğdem tomurcuğu
Ey kekik kokusu, SIRACEVİZLER ‘deki ayak izleri
İlk gözağrım, anayurdum, Ahh evim
Belki de son olacak sana geldiğim.
Memleketim, Ahh Vatanım Ahh Köyüm
Seninle başladı ellidokuzun zemherisinde
Seninle bitsin benim öyküm
12.04.2002 AMASYA
T Ü R K İ Y E M
Türkiyeyim, kapım zorla açılmaz
Gökkubbemde besmelesiz uçulmaz
Dünya durur, Çanakkale geçilmez
Destan Destan hep dillerde TÜRKİYEM
Akdenizde dantel gibi kıvrılsam
Harran ovasında yansam kavrulsam
Edirneden Ardahana savrulsam
Sevda Sevda gönüllerde TÜRKİYEM
Türkü Kürdü Çerkeziyle Lazıyla
Kadın Erkek, İhtiyarı Kızıyla
Hakka varsam Yunusumun sazıyla
Nağme Nağme Türkülerde TÜRKİYEM
Ben tufanım beli olmaz sınırım
En kutsalım, bayrağımla onurum
Toprağıma göz dikeni vururum
Yazılmamış öykülerde TÜRKİYEM
Her erkeği asker doğar anadan
Vatan ona önce gelir Anadan
Eşsiz güzellikler vermiş yaradan
Cennet Cennet resimlerde TÜRKİYEM
21 mayıs 2008
www.sehzadeamasya.tr.gg
|