Ermeni Terör Örgütü (İhtilalci Hınçak partisi ve Asala)
İHTİLALCİ HINCAK PARTiSi:
Bu örgüt Moskova'nın emrindeydi. Son başkanı da Hrant Samuel'di. Türkiye'ye yönelik katliamlarını Sovyet Gizli istihbarat Örgütünün (KGB) sekiz ajanı ile planlamışlardır. Bunların tek amacı Rusya'nın yöneteceği Musul, iskenderun, Trabzon, Baku dörtgeni içinde Ermenistan'ın kurulmasıydı. Aslında bu partiyi kuranlar Osmanlı'nın Ermenilere sözde antidemokratik tutumları yüzünden Türk düşmanlığı beslediklerini söylüyorlardı. Fakat bu partiyi kuranlar hayatlarında bir kez dahi topraklarımıza ayak basmamışlardı. Bunlar tahsil için Paris'te bulunan, komünist-Marksist düşünceye kendilerini kaptırmış zengin aile çocuklarıydı.
ERMENİ İHTİLALCİ TAŞNAK PARTiSi:
Taşnakların özelliği katliamlarının sadece Türklere yönelmiş olmasıdır. Taşnaklar "Ermeni davasını" ele alırlar. Amerikalı fanatik Ermenilerin emrinde bulunan Taşnakların lideri Garo Sasuni'ydi. Antilyas Katogikos Kilisesi Papazları ile çalışan bu örgütün yüz yirmi altı başka örgütle işbirliği yaptığı ve paralı militanlarına "ölüm operasyonları" adını taşıyan büyük katliamları işlettikleri bilinir. Örneğin 1973-1985 yılları arasında ki seri cinayetlerden Viyana Büyükelçimiz Tunagil ve Paris Büyükelçimiz ismail Erez ihtilalci Taşnak Partisi militanlarının (Sofuyan Keçikyan, Varuzan Aznavur) kurşunlarına kurban gitmiştir. Bu çete tam on beş ülkenin yirmi altı farklı mekanlarında elli yedi saldırı meydana getirerek, ASA-LA'nın özendiricisi olmuş ve onun terör tim ve gruplarını oluşturmasına yardımcı olmuştur.
VE ASALA
Ermeni terör örgütlerinin yarattıkları en kanlı dönem ASALA'mn kurulmasıyla hız kazanarak daha yönlü bir seyir almıştır. Yakın dönemlerimize acı bir şekilde damgasını vuran Türklerin katledicisi ASALA, Ermeni terör örgütlerinin ana vanasıdır.
ASALA, Ermeni topraklarının kurtarılması için temel yolun devrimci şiddet eylemlerinden geçtiğini düşünüyordu. Üstün sınıfların hegemonyasını reddedenleri destekleyecek ve uluslararası devrimci hareket içinde koalisyonlar kurabilecek olanlarla güçlenmenin kaçınılmaz olduğunu baz almışlardı. Bunun için şiddet ve terör asıldı. ASALA için "terör bir olaydı" ve en mühimi var olan mevcut boyutuydu. Hedefler ise ikinci plandaydı.
1970'li yılların başında kurulan ASALA, 1981 yılında açıkladığı "siyasi programıyla" amaç ve hedeflerini açıklamıştır:
"Demokratik, sosyalist ve devrimci bir hükümetin önderliğinde birleşmiş bir Ermenistan'ın kurulması"
Bu önder hükümetten kastı Sovyetler Birliği ve sosyalist düşünceyi benimseyen devletlerdir.
ASALA siyasi programında düşmanlarını iki gruba ayırmaktadır:
*Birincisi yerel gericiler, yani örgütün karşısında olan, destek vermeyen Ermeni topluluğu.
* ikincisi ise Türklerdir.
ASALA'da temel strateji dünyada ki ilerici Ermeni hareketlerini bir noktada Lübnan'da toplamak, bir merkezden yönlendirmekti. ASALA stratejisinin bu bölümünü 1981 yazında dünyada ki tüm ilerici Ermenileri Lübnan'da toplantıya çağırmakla uygulamaya başladı. Stratejinin ikinci aşaması bu güç birliğinin sosyalist hükümetlerin yardımıyla terörü yayarak, kargaşa döneminin başlatılmasıydı. Bu stratejinin sonucunda PKK-ASALA işbirliği oluştu.
ASALA'mn amacı, izlenilen politikalar gereği üç yönlü bir destek almayı sağlamaktır:
*Sovyetler-Doğu Bloku-Sosyalist ülkelerin desteği.
*Yunanistan ve Suriye gibi Türkiye'yi dış ve iç tehditle birlikte terörle yıpratmayı, jeopolitik beklentileri bakımından politikalarının esası olan ülkelerin desteği.
*Komünist partilerden, Hıncak Ermeni terör örgütünden, ASALA sempatizanlarından ve Ermeni kiliselerinden oluşan grupların desteği.
ASALA'mn ilişkileri 1975-1980 evresi içinde Filistin Kurtuluş Örgütü, komünist partiler ve bazı devletlerden ibaretti. 1980'in Nisan ayında Sidon/Lübnan'da gerçekleştirilen PKK-ASALA ortak anlaşması ilişkilerini genişletmiştir. Bu da PKK-ASALA arasında ki görüş eylem birliğini oluşturmuştur. Aslında o yıllarda PKK, çok yeni ve terör faaliyetlerine henüz başlamamış bir örgüttü ancak genç bir lider önderliğinde yani Abdullah Öcalan'dan ibaret bir kadroyla Apo'cular olarak kendilerinden bahsettirmeyi başarmışlardı.
1983 yılından sonra ASALA, Monte Melkoyan'ın stratejisiyle yürütülmüştür. Türkiye içinde terörün uygulanmasına ağırlık verilerek her türlü örgütle ilişki kurulmuştur. Bir çok alanda önemli bağlantıları bulunan örgüt, Sovyet Gizli Servisi (KGB) Ortadoğu Masa Görevlisi Terör Uzmanı Brutens tarafından idare edilmiş, eğitim verilmiştir. Yapılan araştırmalar neticesinde bu kişinin Ermeni asıllı olduğu ve ASALA'mn beyni Agop Agopyan'la sıkı diyalogları bulunduğu tespit edilmiştir. Ermeni militanlarının Kıbrıs-Rum kesimine ait pasaportlarla seyahat ettikleri de kaydedilmiştir.
Para teminini ise Marksist-Komünist örgütlerin yardımıyla çözmüşlerdir. Ermeni hareketleri; Yeni Helenizm, Yeni Ara-hizm veya Sosyalist Arap Birliği hareketleriyle işbirliği içinde de olmuştur. Bu yüzden Ermeni çeteleri için Kıbrıs sorunun¬da Yunanistan'ın desteklenmesi, Arap sorununda da Filistin mültecilerinin yer alması gayet doğaldır.
YAYINLARI
Ermeni terör örgütleri için propagandalarının en mühimi yayın yolu ile kinlerini ifade etmekti. En önemli yayın organları Hayastan, Hay-Baykar, Armenia idi. Dergi olarak Londra'da yayınlanan Kaytzer, radyoda ise "Ermenilerin Sesi" adı altında günde bir saat canlı yayınları mevcuttu. Ayrıca ASA¬LA, ilişki de bulunduğu ülkelerin haberleşme araçları ve kamu iletişim sistemlerinden de destek almıştı.
Ermenilere ait "Armenian Review" adlı gazetenin yazı işleri Müdürüne göre:
"Türk devletinin ve dünyanın büyük devletlerinin, altmış yıl süren barış çabalarından sonra bile, Ermenilerin duygularını kabul etme yönündeki isteksizliği yeni bir terörizm döneminin açılmasıyla sonuçlanmıştır."
ERMENİ KONGRELERİ
ASALA 1979'da Paris Ermeni Konferansı sırasında sağladığı yeni güçlerle kuvvetlendi, 1981'de güçlendi, 1983'de ikiye bölündü. 1979'da Paris'te toplanan Ermeni konferansı sırasında Fransa'daki Ermeni teröristlerle irtibat kurdu ve örgüte yeni elemanlar aldı. Bunların içinden en önemlileri Alex Yeni-komşiyan ve Monte Melkiyan'dır. Bundan sonra da ASALA'mn oku yaydan çıktı. Katliamlar bir zevk, katledilenlerin sayısı övünç kaynağı olmuştu. Bu nedenle masum insanlara yönelmiş terör eylemleri kamuoyunda ki durumlarını iyiden iyiye sarsmaya başlamıştı. Siyasi bir kavram olmaya başlayan bu kargaşa Ermeni isteklerine değil, tam aksine Rusya ve Avrupa Devletlerinin bölgeye ilişkin jeopolitik beklentilerine hizmet eder bir nitelik almıştı.
Ermeni kongreleri hiçbir zaman dışarıya yansıtıldığı gibi uyum içinde gitmemiştir. Kimileri yarattıkları mücadelenin kanlı sahnelerle vuku bulduğunu, daha ılıman girişimlerle hareket edilmesini, kimileri de dur durak bilmeksizin teröre hız vermekten yanaydılar. Fikir ayrıcalığı kongreler esnasında şiddetli tartışmalara bu da Ermeni çekirdek kadrosunda farklı hareketlere, bölünmelere gebe olmuştu. Fakat ne bu bölünmeler, ne de diğer devletlerin dönem dönem yaptıkları uyarılar terörün önüne geçemezdi.
Bu grupları kongrelerde bir araya getiren konu, Ermenilerin o günkü şartları ya da yasadışı Ermeni örgütlerinin imkanları ve faaliyetleriydi. Kendi aralarında ki çıkar çatışmalarından ötürü genelde konular bir neticeye varmazdı. Neyin doğru olduğunu, yüzyıllardır ne istediklerini, neden can aldıklarını, tüm bunların nereye dayanacağını aslında onlar da anlamış değildi. Görünen şu ki uygulamayı başardıkları tek şey Türk katliamlarıydı, insan avına çıkarcasına, insan üstüne bahis oynarcasına bir strateji uyguluyorlardı. ASALA birinci Kongreye (1979, Paris) büyük bir güç olarak katılmıştı. Çünkü "terörün babasıydı." Amacına ulaşan ASALA Lozan şehrinde ki ikinci Kongreye (1983), dünya kamuoyu önünde "katliamcı" olarak anıldığı için Kongrenin ileri gelenlerince katılmasına müsaade edilmedi ama bu sadece aldatıcı bir görüntüydü. Çünkü belirttiğim üzere aralarında tartışmalar çıksa dahi bu ASALA'nın amacının önüne geçemezdi.
ASALANIN ÖLÜM LiSTESi
Son çağın yeni Ermeni terör örgütü ASALA, bilindiği üzere 1973-1983 yılları arsında Türk diplomatlarımızı ve yakınlarını katletmiştir. Halkımız bu terör örgütü tarafından kaosa sokulmuş, devletimiz ise bazı ülkelerin destek verdiği ASALA'ya karşı legal yollardan müdahale edemeyeceğini anlamıştı. Çünkü Fransa Devlet Başkanı Giscard d'Estaing'nin şu sözleri "Ermenilerin tarihsel haklarını arama ve hesap sorma niteliği taşıyan yaklaşımlarına Fransa karşı çıkmayacaktır" gibi haberlerle, Devletimizin resmi yollarla canlı çıkışlar yapması resmen engele uğramaktaydı.
Türk medyasında yer alan haberlere gelince "Bu kaçıncı ölüm! Katledilen sadece diplomatlarımız değil, bizzat Türk Devletimizin haysiyetidir. Neden biz hareketsiz ve cansız çıkışlar yapıyoruz" gibi demeçler yer alıyordu...
|